5 SİLAHŞÖRLER YOLDA

“Yol oldur ki doğru vara,
Göz odur ki Hakk’ı göre,
Er odur eşikte dura,
Yüceden bakan göz değil.
      Koca Yunus’un işaret ettiği yola soğuk bir Mart sabahında koyulduk. Gaye yüce, hedef belli… Adını dönüşte koyduk. “YÜREK BULUŞMALARI / GÖNÜL BULUŞMALARI…”    Her birimiz farklı yerlerde de olsak, aziz vatanın dört bir yöresinde de bulunsak biliyor ve hissediyoruz ki gönüllerimiz bir. Sıkı bir iletişim ağımız var. Gözü açık, kulağı delik can arkadaşlarımız var. Acı günde, tatlı günde, dar zamanda/zor zamanda haberimiz oluyor. Acıları paylaşıp hafiflesin istiyoruz ve öylede oluyor. Mutlulukları da paylaşıp çoğaltıyoruz. Bu hep böyle devam etsin inşallah diyerek de duamızı dillendiriyoruz. Tabi GELENEKSELLEŞEN YILLIK BULUŞMALARI anınca da mutluluğunuzu hepinizin yüzünden okuyabiliyorum.
      İstanbul’daki can dostlarla her vesileyle bir arada olabiliyoruz. Mecburiyetten bir araya gelmeleri saymıyorum. Kendimizin vesile üreterek, fırsata dönüştürdüğümüz bir araya gelmelerimizi öncelikli sayıyorum ki, geçtiğimiz bir ay içerisinde en az 5 defa buluştuk. Anneciğimin hastalığı ve vefatı, Cemil Beyin rahatsızlığı, Mualla Hanımın gelininin rahatsızlığı, Yasin Beyin diyet programı, Ömer Gül’ün 28 günlük raporuna sebep olan “büyük rahatsızlığı” gibi zoraki buluşmaları ve Can Dost Edip Demir’in mihverinde gerçekleşen git gelleri saymıyorum.
      Tabi her buluşmada bildiğiniz, tadına doyamadığınız muhabbetlerin yanı sıra memleket meseleleri üzerine yaptığımız “BEYİN FIRTINALARI”, tartışmalar da bu buluşmaları sıklaştırıyor. Son zamanların ana gündemi de “ Ağustos’taki Kırşehir Buluşması” oldu. Pek çok yönden fikir jimnastiği yapıldı. Son söz “Biz hele bi Kırşehir’e gidelim, hal ü ahvali yerinde görelim, oradaki can dostlara fikrimizi arz edelim, Organize Heyetine düşüncelerimizi sunalım”a bağlanınca yollara düşmek mukadder oldu. 5 SİLAHŞÖRLER/SALAKŞÖRLER olarak yola düştük.
       İstanbul’un havası yolculuk için ideal bir Mart sabahına benziyordu. Ya Bismillah deyip harekete geçmiş olduk. (Yasin Bey, Mualla Hanım ve Ömer Bey nasıl buluştular, Üsküdar tarafına geçip Edip kardeşi nasıl aldılar ve beni evimden alıp yola nasıl çıktılar kendileri anlatsın.)
      İlk durak 80 dakika sonra “BERCESTE” Tesislerinde çorba molası olarak verildi. Bazı arkadaşlar bunu sigara molası diye algıladılar ama doğrusu çorba molasıydı. Tesisten çıkışta hesabı öderken dediler ki “çorbalar bizden ikram, siz sadece yediğiniz ekmeklerin parasını ödeyin.” Buna sebep benim ve Yasın Beyin ekmek sepetlerini boşaltmamız oldu. Ne yapalım Edip düşünsün…
         Yola devamla Ankara’ya doğru yöneldik. Bolu çevresine vasıl olunca canım güzel hava bitiverdi. Her yer bembeyaz kar… Tepemizden fırtınayla karışık kar yağıyor ve yol hayli kalabalık. Ama biz Ahi Evran’a doğru Yunusların yolundayız. Tevekkül var, sıkıntı yok. Öğle ezanları okunurken Ankara’ya ulaştık. Proğramımız belli, menzil belli, yol haritamız kavi ve tam planlı idi. Taceddin Dergâhına ve Mehmet Akif ‘in huzuruna varınca kar, yağmur ve bilumum sıkıntılar siliniverdi. Öğle namazı ve kısa bir ziyaretin ardından (sigara molasından bahsetmeyeceğim) Dergâhın tam karşısındaki RİZE KONAĞI’NA geçtik. Orası buluşma yerimizdi. Buluşmada kimler mi vardı?
        Konağın işletmecisi Sayın Hüseyin DİZDAROĞLU bizi muhabbetle karşıladı. Ahi Evran meşrebince sarıldı, buyur etti. Muhterem Müdürümüz Mehmet Emin Halim Beyefendi, Ülkü Devi Himmet Kayıhan Ağabey,  Abdullah Kuş Ağabey, Yücel Aydoğan Beyefendi, Muzaffer Akkoç arkadaşımız ve biz İstanbul Beşlisi ile takım tamamlandı. Saydınız mı Tam 11 kişi…
       Edip Demir’in kısa sunumuyla mevzuya girildi. Ana başlık “KIRŞEHİR BULUŞMALARI”. Tam bir meşveret ortamı… Himmet Ağabey 42 yıl önce huzuruna vardığımızda olduğu gibi Eğitimci/seminerci üslubuyla, farklı bakış açısı ve keskin analizleriyle çerçeveyi çizdi. Abdullah Kuş Ağabey fikirlerini serdetti. Herkes dağarcığındakini masaya yığdı ve son söz, genel değerlendirme ve dökülenleri toparlama başlığıyla Muhterem Mehmet Emin Halim Müdürümüze teşrif edildiğinde tam 4 saat tamamlanmıştı. Ufkumuz genişlemiş, yeni önerilerle tanışmış ve kendimizi rahatlamış hissederek toplantıyı nihayetlendirdik. Biraz yukarıda, biraz dışarıda ayaküstü sohbeti sürdürüp Merhum Muhsin YAZICIOĞLU Başkan’ın huzurunda Fatiha’ya gark olduk. Mekânı cennet olsun.
       Bu toplantının tam ortasında bir misafirimiz oldu. Merhum Gün SAZAK Bakanımızın kuzenlerinden, SAZAK Ailesinin değerli fertlerinden Sayın Nurullah Metin Sazak Beyefendi bizimle oldu. Vesileyi Kelam ise Himmet Ağabeyin yazdığı geniş hacimli GÜN SAZAK kitabı üzerinde fikir teatisi idi. Hoş bir buluşma ve sohbet gerçekleşti. Nurullah Bey misafirimiz oldu demiştim ya, giderken bunu tam tersine çevirip bizi kendisine misafir etmiş. Rize Konağında yediğimiz yemeği, tüm ısrarlara rağmen (Edip kızar sözünü duyduğu halde) üstlenip, ödemiş ve bizi mahcup/memnun etmiştir. Müteşekkiriz.
      Hedef Kırşehir nidalarıyla tekrar yola koyulduk. Şimdi 2 araçta 8 kişiydik. 
      Kırşehir Öğretmenevi’nde Değerli Dost Osman Kılıç bizi bekliyordu. Hasretle sarıldık. Yılların hasreti, yılların sıcaklığıyla eridi. Hal hatır faslından sonra Osman Bey’in bizi mahcup etme seansı başladı. ASPAVA ziyafeti diyeyim, anlarsınız. Yazarsam Yemek Kitabı yazarmış gibi olacak. Öğretmenevindeki toplantıya da Kırşehir eşrafı arkadaşlarımız, dostlarımız teşrif ettiler. Mustafa Yasdıman, Veysel Turgut, Adem  Akkoç ile ben yeni tanıştım ama kadim dostlardanmışlar ki bunu yaşadım. Gece bir civarı odalarımıza çekildik.
      Sabah erkenden teftiş ziyaretleri başladı. Konaklama için seçebileceğimiz mekânları bir bir dolaştık. Sıcak ilgi ve yakın dostluklar gördük. Netleşince adları Mualla Hanım tarafından duyurulacak. Kaç yer var ki zaten deyip bıyık altından gülerek beni mahcup etmeyin. Ama ortam güzel… Tasarladığımız program formatına münasip. Rahat edeceğiz, mutlu olacağız diye gözlemimi ifade edeyim. Gönül Buluşmaları olunca samanlık seyran olur dediğinizi duyar gibiyim. Sağ olun Canlar…
     Teftiş ziyaretlerinin ardından Öğretmenevinde tekrar bir araya geldik. İl Kültür Müdür Yardımcımız Eyüp Temur Beyefendi, Mehmet Emin Halim Müdürümüzle birlikte çalışma şerefi taşıyan çok değerli bir insan. Engin fikirleri, çelebi tavrı ve harika olgunluğuyla bizimle oldu. Güzel fikirleriyle yapılabilecekleri izah etti, destek ve birliktelik vaad etti, gönlümüzü fethetti ve bizleri arabamıza kadar yolcu edip dostluğumuzu perçinledi. Müteşekkiriz.
      Gelelim Adem  Akkoç Beyefendiye… Muzaffer Akkoç’a ağabey diyor. Muzaffer ise ona “Babamın oğlu”. Hoş sohbet bir insan… Nefis esprileriyle kucaklaştık. Bürokraside epeyce yer tutan ve bizleri gururlandıran Kırşehir’in emsal bir Proto tipi. Son sözü ona bırakacağım için özel bir parağraf açıp, sona bırakmıştım. Kırşehir’de yüzlere varan dost/arkadaş/tanıdıklarımız var. Hepsini, hiç olmazsa pek çoğunu görmek isterdik. Tabi bu mümkün olmayınca dostları   Adem Akkoç’tan soralım istedik. 20 yıldır bu şehrin bürokrasisinde, İl Müdürü olarak görev almış bir kardeş… Muzaffer’in kardeşi bizimde kardeşimiz. Ne öğreneceksek, dostlar ne yapıyor diye soracaksak ancak ona sorabilirdik ve sorduk… Adem’in diliyle “Mahmut Ağabey bu binanın bahçesinde, yan tarafta bir salon var. 200/300 kişilik… 54 masa var, dörderli guruplar halinde dağılıyoruz dostlarla… Yancılar da var.  Yok, sarı sekizli, yok yeşil beşli muhabbeti yapıyoruz. Başkaca da bir şey yapmıyoruz. Namaz vakti gelince de, özellikle ikindi namazında yancılardan birini yerimize bırakıp namaza koşturuyoruz. Allahüekber deyip elleri bağlayınca surelere başlıyoruz. Ulen o kırmızı 11’liyi atmasaydım, sarı sekizi alsaydım, “semiallahülimen hamideh” “Allahüekber” bu elde okeye dönülür çaktırma diyerek namazı tamamlıyoruz.” Dedi. Bu anıyı yaz buluşmasında kesinlikle dinleyeceksiniz. Adem  Bey ile dostlar namazı tamamladı, biz yolculuğumuzu tamamladık, ben yazıyı tamamladım. Dönüş yolu mu? Sabrınızı daha fazla zorlayamam. Gelecek yazıda dönüş yolunu anlatacağım. Emektar Turgut Akpınar ile Semih Aktan ziyaretlerini 2. yazıya bırakıyorum.  “GÖNÜL BULUŞMALARI” hepimize hayırlı olsun.

      
0 Responses

Son Yorumlar