KIRK
KAPININ ARKASI
Söz sanatı, sözlerden sırça saray
yapmaktır,
Sözü güneş, sükûtu geceye ay yapmaktır.
Hayatın akışında, söz gümüşten kanattır,
Sözü güneş, sükûtu geceye ay yapmaktır.
Hayatın akışında, söz gümüşten kanattır,
Menzile giden yolda, şaha kalkan bir
attır.
Huzur sahillerine çıkaran rota sözdür,
“Ya hayır de, yahut sus”, ötesi ancak
közdür.
Söylenen hayra mâtuf, gönüle dolmalıdır,
Kalbi kurşunlamaktan söz uzak olmalıdır.
Söylenen nice söz var, ya kestirmiştir
başı,
Ya da işler yüreğe, bitirir kaç savaşı.
Ya da işler yüreğe, bitirir kaç savaşı.
Ufku kucaklayamaz kanat çırpmayan kuşlar,
Kalbe dokunan sözle dümdüz olur yokuşlar.
Kalbe dokunan sözle dümdüz olur yokuşlar.
Hayatı gökkuşağı seslerle kurmak hüner,
Dokuz boğumlu yolda, kırmadan durmak hüner.
Dokuz boğumlu yolda, kırmadan durmak hüner.
Dilde terennüm olan, o ki kalpten
geçendir,
Kırk kapının ardında, yine kapı açandır.
Kabaran duygulara, söz en kuytu limandır,
Elest’ten gelen söze bağlanmaksa imandır.
En azgın dalgalara, dalgakıran olur söz,
Ya da kırıp geçirir, yarılır kaş ile
göz.
Gül renkli kelâmlarla kurulur söz sarayı,
Gül kokulu imbikten kapatırız yarayı.
Kelime sarayından yayılır bir ney sesi,
Yarınlara kalansa özge hayat busesi.
Güzel söz aydınlıktır, her günün şafağında,
Derin bir mânâ bulur şairin dudağında.
Güzel söz aydınlıktır, her günün şafağında,
Derin bir mânâ bulur şairin dudağında.
Şairin derdi tektir, sözü benzetmek dağa,
Ve taşımak hikmeti yaşadığı her çağa.
Ve taşımak hikmeti yaşadığı her çağa.
“De ki” diye başlayan fermanın tercümanı,
Canlandırır yürekte kaç suskun aşiyanı.
Canlandırır yürekte kaç suskun aşiyanı.
Sözün enginliğinde, açar şair yelkeni,
Bülbülün gözü ile görür gülü
dikeni.
Beklemeden şan şöhret kozasını örer de,
Uhrevi nefeslerle şifa arar her derde.
Erişir mısra mısra muhabbet deryasına,
Günbeyli gıpta eder şairin dünyasına…
Gül renkli kelâmlarla kurulur söz
sarayı,
Mahmut TOPBAŞLI